4 Nisan 2009 Cumartesi

Feride'den.../Yılmaz Odabaşı

(...)
XXVIII
Sevdan kıl beni, kaybetme ellerimi;
tutmazsam,
dağlardan çığ düşerken, o çınarlar susarken...
Tutmazsam kırılır elim,
tutmak kirlenir...

Ben yolculuğum,
sen bildiğim yol gibi...
Toplayıp ıssızlığa kirlenen eylülleri
geç hiç eskitmeden sevgileri;
bazen de çalarak kendine bedenimi.
Gitmesen,
geçmesen yollar kirlenir...

XXIX
Topla denklerini ürkmeden
külü dök, ateşi yüklen.
Kentlerde yazısı silik bulvarlarsa geçilen,
sen, sen ol apansız gelen/gece bitmeden;
gelmesen söz kirlenir...

Kime aitse kucağın
açık tut
ve diri;
tutmasan insanlığın kirlenir...

Bak sevda bu, tut sözlerimi;
hem kim var ki böyle sevecek seni?

Öpmesem dudakların,
yazmasam şiir,
sevişmesem kadınlığın kirlenir...

XXX
Bir gün değil, her gün her şey kirlenir.
Çalarak bir şeyleri hayattan ve insandan,
yenibaştan,
yenibaştan!

Kirlenmeyen tek şey ise,
kirdir…
(…)

XXXIII
Bırak, serseri yağmurlar, darbeci generaller, vizite kağıtları ve
gündelik telaşlar bir an bir yerlerde kalsınlar! Gecenin yüzüne
karşı konuşan cinayetlerde ölümdü, kederdi, hasretti gördün!

Tüyleri dökülen bir kuşun yüreği kadar sıcak ve bir kez
ağzımızdan çıkmış bir küfürdü hayat!

Şimdi göç yollarında mısın?
Yurdunu mu yitirdin?
Örselenmenin yurdu
yok! Aşkın yurdu
yok! Özlemenin
yok!

Daha gece bir keder salkımıyla geliyor; bir salkım da
bizden! Yollara çıkmanın yurdu
yok! Yürümenin
yok!

Şimdi hasret, iri gözlü bir çocuktur çırılçıplak kıyılarında
her uçurumun! Göç yollarında yurdum yağmadır, kabarık
ve kangren! Ömürlerin ömrü
yok! Efkârın takvimi
yok!

(Şok! Yağma, kabarık ve kangren…)
(…)

XXXIX
Sana bir bıçak vereyim rüyalarımı dağıt.
Bir rüzgâr vereyim külümü,
bir sevda vereyim kuraklığımı dağıt...

Biz o yıllar rezil gecelerde üşüdük;
hey gidi kirli günler ne çok üşüdük...
Sıcaklığımı al şimdi bu üşümeleri dağıt…

Bak, bu kentler yeter bize,
sevişmek için de, çıldırmak için de!
kalabalık ol gel yalnızlığımı,
gövdemi vereyim gel dağıt açlığımı...

D(erken) yıllar geçer.
O herhangi bir gün de akşam olur;
akşam olur sen bana bir bardak çay getirirsin,
ensenden öperim, o saat bardakta şeker gibi erirsin.
Sen bir yaz güneşisin bakınca gözlerine bir sevinir,
[bir sevinirsin...
Yüreğinden ansızın okul çocuklarının trampetleri geçer,
Tramvaylar, havai fişekler geçer...
Benim yüreğimde ise hep uzak ki yollar,
içinden uzun yol otobüsleri, sessiz ırmaklar geçer.
Benim ırmaklarım,
ırmaklarım benim senin gözlerinden geçer.
(…)”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder